Dünyanın 30 ülkesinde eş zamanlı olarak yapılan, hakkında 10’dan fazla kitap yazılan, BM’den ödül alan Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nun yaratıcısı Pınar Pinzuti, İtalya’da her ay 1 buçuk milyon okura ulaşan BikeItalia dergisinin de yayıncısı. Pinzuti bisiklet aşkı için ‘Virüs gibi bir şey’ diyor.
O, Ant Dağları'ndan Zanzibar'a, İskoçya'dan İzlanda'ya kadar pek çok farklı coğrafyada pedal çevirmiş bir bisiklet sevdalısı... İlkokulda ailesinin karne hediyesiyle başlayan bisiklet aşkı, yıllar sonra Pınar Pinzuti'yi hem İtalya'nın en çok okunan bisiklet dergisinin yayıncısı hem de dünyanın farklı ülkelerindeki kadınları bisikletle tanıştıran 'Süslü Kadınlar Bisiklet Turu'nun yaratıcısı olmaya götürdü. İzmir'de başlayan ve dünyanın her yerine yayılan bu organizasyonda, kadınlar en güzel elbiselerini giyip makyajlarını yaptıktan sonra yüzlerinde gülümsemeyle pedal çevirdiler. Araştırmalara, kitaplara konu olan, akademik konferanslarda ele alınan ve pek çok ödüle layık görülen Süslü Kadınlar Bisiklet Turu ile bisikletin sadece erkeklerin kullandığı bir araç olmadığını, 7'den 70'e herkes için bir eğlence ve gezinti aracı olduğunu gösterdiler. Bisikletli hayatı bir yaşam şekli haline getiren ve bunu kitlelere yayan Pınar Pinzuti ile bu sevdasının hikayesini konuştuk.
Bisiklet sevdanız nasıl başladı?
İlkokuldayken ailemden karne hediyesi olarak bir bisiklet istedim. O bisiklet benim için her şeydi. Özellikle yazlıkta ekmek almaya göndersinler, bisikletime bineyim diye hayal kurardım. Ankara Üniversitesi'nde Japon Dili ve Edebiyatı eğitimi aldıktan sonra ikinci bir lisans okumak için Almanya'ya gittim. Almanya'nın güneyinde hem pedagoji okudum hem de staj yaptım. Üniversite döneminde zaman kazanmak için bisikletle gidip geliyordum. Ardından da o bisikletle haftasonu turları ve kamplar yapmaya başladım. Üniversitenin son yılında şu anda evli olduğum eşim Paolo ile tanıştım. Ona Milano'dan iş teklifi gelince birlikte İtalya'ya göç ettik. Zamanla tatillerimizi bisiklet tatiline dönüştürdük ve rotalar çalışmaya başladık. O dönem eşimle her turumuzun sonunda edindiğimiz bilgileri paylaşmaya karar verdik. Pratik bilgilerin yer aldığı, kamp ve çadır rotalarının bulunduğu blogumuzu 2005 yılında açtık.
BİR BUÇUK MİLYON OKURU VAR
Daha sonra neler yaptınız?
30'lu yaşlara geldiğimizde işlerimizden ayrılıp birlikte bisikletle uzun bir seyahate çıkmaya karar verdik. Bisikletlerimizle altı ay boyunca Güney Amerika'da 5 bin kilometreden fazla yol yaptık. Ant Dağları, Atakama Çölü, Peru, Bolivya, Arjantin, Şili'den sonra geri döndüğümüzde ikimiz de daha farklı insanlardık. Çünkü hayata bakışımız değişmişti. Zamanımızı sadece inandığımız şeylere yatırmaya karar verdik ve 2011'de bisikletle yaşamın ne kadar güzel olduğunu anlatabileceğimiz bir platform kurma fikrinden yola çıkarak önce Bikenomist adlı Milano merkezli bir şirket kurduk. Bu şirket çatısı altında İtalya'nın en çok okunan bisiklet dergisi olan BikeItalia'yı hayata geçirdik. Bu dergi bizi ayda bir buçuk milyon kişiye ulaştırıyor. Bir bisiklet mekaniği okulumuz var. Videolu derslerle yaklaşık 10 bin kişiye bisiklet mekaniğini öğrettik. Bir de çok sevdiğimiz ve dördüncü yaşına gelen bisiklet turizmi fuarımız var. Bu fuarın yaklaşık 20 bin ziyaretçisi var ve şu anda Avrupa'da bu anlamdaki üçüncü en büyük fuar.
Tüm bunları hayata geçirirken neyi hedeflediniz?
Kendi yaş grubumuzdan insanlara bir şekilde ulaşıyorduk ama özellikle dergi yoluyla çocuklu bir anneye de 60 yaş üstü bir insana da yer verirsek onların da hedef gruplarına ulaşabileceğimizi düşündük. Güney Amerika'dan döndükten sonra hayatımızın tamamı ‘Nasıl bir kişiyi daha bisiklete bindirebiliriz?’ diye düşünerek geçti. Bisiklete binmeyi yetişkinliğinizde bir kere denediğinizde çocukluğunuzdaki mutluluğu hatırlıyorsunuz. O mutluluk virüs gibi bir şey. Vücudunuza yerleşiyor ve bırakmak istemiyorsunuz.
1O KİŞİ BEKLERKEN 500 KİŞİ GELDİ
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu projesi nasıl ortaya çıktı?
Bisikletin hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını anlatan yazılar yazarken 2013 yılında bisikletle ilgili bir zirveye katıldım. Orada Güney Amerika'dan bir akademisyen 'Eğer kadınları bisiklete bindirebilirsek şehrin geri kalanı da o kadınları takip eder ve bisiklete biner' diye bir söz söyledi. Çünkü bir şehirde kadının bisikletle hareket etmesi o şehrin güvende olduğunun bir ölçüsüydü. O zamanlar İzmir'deki arkadaşım Sema Gür, 39 yaşında yeni bisiklete binmeyi öğrenmişti. Onunla 'Kadınları bisiklete nasıl bindiririz?' diye düşünürken erkeklerin yapmadığı bir şey yapmaya karar verdik. Çünkü bisiklet dışarıdan baktığımızda, erkeklerin kullandığı, ekipmanlarının pahalılığıyla dikkat çeken, herkesin kaç km yol yaptığını paylaştığı bir şeydi. Oysa sadece sahile gitmek, kahve içmek için de bisiklete binilebilirdi. Süslü Kadınlar Bisiklet Turu adı altında bir tur icat ettik. 2013 yılında ilk kez İzmir'in Konak Meydanı'nda başladık.10 kişi gelir diye beklerken 500 kişi katıldı.
Bu tura insanların katılması için kurallarınız var mıydı?
Elbette. Etkinliğe bisikletle gelmek ilk kuralımızdı. Bu bisiklet senin ya da başkasının olabilir. İkinci olarak 'Gardırobuna bak ve orada giymediğin, giymeye cesaret edemediğin hangi elbisen varsa o elbiseni giy, gel!' dedik kadınlara. Üçüncü kural 'Sana bakanlara el salla' idi. Dördüncüsü ise, gülümsemekti. Çünkü fotoğraflar çekiliyor ve kimse kendini çirkin bulmak istemez. Beşinci kuralımız ise hız yapmamak. Bu turda üç kilometre mesafemiz vardı, kent merkezinden başlayıp, alışveriş sokaklarından geçen ve sahilde biten... Ayrıca sadece kadınların katılması üzerine organize etmiştik. İlk tura 500 kişi katıldı ama herkes bu fırfırlı etekli kadınları bisiklet üzerinde çok merak ettiği için tüm haber bültenlerinde, gazetelerde yer aldık. O yıldan itibaren her sene Eylül ayının üçüncü pazar günü Süslü Kadınlar Bisikleti Turu organize etmeye başladık. 11'inci yılında Süslü Kadınlar Bisikleti Turu dünyanın 30 ülkesinde 200'den fazla şehrinde eş zamanlı olarak yapıldı. Bu etkinlik gerçekten çok fazla kadını bisiklete binmeye ve günlük hayatında bisiklet sürmeye ikna etti. Bisikletin aslında sadece yarış ve performans değil, bir eğlence ve gezinti aracı olduğunu da gösterdi.
ALMAN ÇEVRE BAKANLIĞI’NDAN ÖDÜL
Bu turu düzenleyen kişiler olarak bir de ödülünüz var.
2022 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Bisiklet Günü Özel Ödülü'nü aldık. Ayrıca bu yıl UNESCO Paris Genel Merkezi'nde bisiklet üzerine yapılan ilk oturuma taban hareketlerini anlatmak üzere davet edildim, burada kadınları ve bisikleti anlattım. Süslü Kadınlar Bisiklet Turu'na katılan kadınlar bisiklet turcusu oldular. Milletvekili adayı ya da kendi şehirlerinde belediyeye girdiler, dernek başkanları oldular. Akademisyenler tez konusu yaptılar turumuzu. Şu anda Süslü Kadınlar Bisiklet Turu üzerine 10'dan fazla kitap var. Öte yandan Almanya'da çok fazla göçmen kadınımız var. Orada özellikle göçmen kadınları bisiklete bindirdiğimiz ve bisikletle yaşama alıştırdığımız için Çevre Bakanlığı'ndan, Şehircilik Bakanlığı'ndan özel ödüller aldık. 'Süslü Kadınlar Bisiklet Turu Nasıl Yapılır?' başlıklı el kitabımızı Türkçe, İngilizce, Portekizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca dillerinde hazırladık. Dünya üzerinde global anlamda bisiklet tarihini değiştiren birkaç etkinlik vardır. Süslü kadınlar bisiklet turu da bunlardan biri oldu.
Yazın İskandinav ülkeleri kışın güneyde olmayı seviyoruz
Bisikletle pek çok rotayı deneyimlediniz. Bunlar arasında sizin en sevdiğiniz hangisiydi?
Eşimle 40'tan fazla ülkede bisiklete bindik. Yol, doğa her yerde çok güzel ve her bölgenin kendine has özellikleri var. Bu Zanzibar Adası da İsveç'in kuzeyindeki ormanlık alanlar da olabilir. Bisiklet sizi arabayla göremediğiniz yerlere götürdüğü için o yavaşlık içinde her kilometre küçük bir ödüle dönüşüyor. Bisiklete binerken her şeyimiz ortada ve birbirimize ses mesafesinde olduğumuz için bugüne kadar gittiğimiz her yerde insanlar bize kapılarını açtı. Ayran verdi, su verdi, akşam yemek yemeye davet etti. Çünkü bisiklet insanları birbirine yaklaştırıyor. O yüzden bir seçim yapmak zor. Biz eşimle ıssız olan yerleri tercih ediyoruz. Dolayısıyla yaz aylarında İskandinav ülkelerini, İskoçya'yı, İzlanda'yı çok seviyoruz. Kış aylarında ise güneyde pedal çevirmeye çalışıyoruz.
Bisikletçiler tarih, kültür görüp güzel yemekler yemek istiyor
Bisiklet kültürü her ülkede farklı. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Fransa ve Almanya bisikletin hem toplu taşıma aracı hem de turistik olarak potansiyeli olduğunu gördü ve bunu teşvik etti. Şehirlerde bisiklete binen insanlar kendi çabalarıyla hak savunuculuğu yapmaya başladılar ve belediyeler altyapı oluşturmaya mecbur kaldı. Türkiye'de Ankara, İzmir, Mersin ve Antalya'da çok gördüğümüz bir şey. 'Bizim bisiklet yolumuz yok, bizde bisiklet turizmi olmaz' yaklaşımı değişmeye başladı. Bir de bisiklet sürerken insanlar doğanın içinde olmak istiyor ve Türkiye'nin bu anlamda potansiyeli çok yüksek. Aynı zamanda tarih, kültür görüp güzel yemekler yemek istiyorlar. Dolayısıyla Antalya'da, Marmaris'te, Bodrum'da bu tip çalışmaların olduğunu görüyoruz. Avrupa ülkelerinde ise farklı sorunlar karşımıza çıkıyor. Örneğin Belçika'nın Flanders bölgesinde o kadar çok rota ve bisikletli var ki artık tabelaları koyacak yer bulamıyorlar yollarda. Bu da bir karışıklık oluşturuyor. Öte yandan Lüksemburg Avrupa'nın en zengin ülkesi ama bisiklete kimse binmiyor.