top of page
Writer's pictureeditor

Gökhan Salmanoğlu: Öğrenme yoksa ben de yokum

Pfizer Küresel İş Geliştirme Lideri Gökhan Salmanoğlu kariyerini öğrenme ve konfor alanından çıkma üzerine kurmuş bir yönetici. Polonya, ABD ve Türkiye’nin ardından altı yıldan fazladır Almanya’da yaşayan Salmanoğlu’na göre bazen akıntıya karşı yüzmeniz gerekir.

Küresel iş dünyasında zirveye çıkmak, farklı sektörlerde ve ülkelerde kazanılan deneyimler ve öğrenmeye açık olmakla mümkün hale geliyor. Pfizer Küresel İş Geliştirme Lideri Gökhan Salmanoğlu, kariyer yolculuğunda Türkiye'den başlayıp Amerika, Polonya, Almanya gibi farklı ülkelerde önemli görevler üstlenmiş ve bu yolculuğunda edindiği tecrübeleri başarıyla harmanlamış bir isim. 

Endüstri mühendisliği eğitimi ile başlayan bu serüven, onu dijital pazarlama, veri analitiği ve iş geliştirme alanlarında uluslararası çapta bir lider haline getirdi. Salmanoğlu, kariyerinin dönüm noktalarından biri olarak Polonya’da Procter & Gamble’da geçirdiği yıllara dikkat çekiyor: "Polonya’ya gittiğimde kültürel farkındalık ve iş yapma biçimlerini anlamak çok önemliydi. Bir sene içinde akıcı sayılabilecek bir şekilde Lehçe öğrenmem kırılma noktam oldu."

Salmanoğlu ile dijital pazarlamanın ilaç sektöründeki yerinden yapay zekanın sektörde yaratacağı değişime, pandemiden global iş dünyasında başarılı olmanın sırlarına pek çok konuda konuştuk. 


ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunusunuz. Bu bölümü seçerken böyle bir kariyer mi hedeflemiştiniz?

ODTÜ’ye girerken Amerika’da doktora yapacağım, akademisyen olacağım diye girmiştim. Okul yıllarımda akademisyenliğin bana göre olmadığını anladım. Çünkü hemen iş hayatına atılmak istiyordum. İkinci sınıftan sonra part -time işlere başladım. Danışmanlık sektöründe ve özel bir hastanede çalıştım. Kariyerime İstanbul’da hatta yurt dışında devam etmem gerekiyor diye düşündüm. İlk adım Koç grubundan Aygaz'ın pazarlama bölümü oldu. Çok uzun sürmedi çünkü hala gözüm yurt dışında ve yabancı firmalardaydı. İstanbul'da 8-10 aylık bir maceradan sonra Polonya'da P&G’de işe başladım. Benim için o bir dönüm noktasıydı. Polonya AB’ye yeni girmişti. P&G orada bütün dünyaya destek verecek, veri analitiği, teknoloji geliştirme, iş geliştirme odaklı global bir iş merkezi açıyordu. O yaşta yurt dışına ve Polonya gibi aslında bakir çok hızlı gelişen, Avrupa'nın ortasında ama bir yandan da Avrupa’nın stabil olmayan bir yerinde çalışmak inanılmaz bir tecrübeydi. O dönemde proje bazlı Amerika’da da çalıştım.


Polonya’daki dönemden biraz daha detaylı bahsedebilir misiniz? Farklı bir kültür ve gelişen bir pazar…

Zor bir dönemdi benim için açıkçası. Oradaki farklı çalışma ortamını yönetmek, dil, ülkeye alışmak vs. En kötü bir sene sonra geri dönerim diye gittim ama sonradan da dönmeyi kendime yediremedim. ‘Buradan güçlü çıkacağım’ dedim ve orada 5 yıl kaldım.

Global business service adı verilen birimde veri, analitik, proje yönetimi alanlarında bir çok farklı ülkeye projeler yaptık. Sonrasında da pazarlama bölümüne geçtim. Pampers’da (Türkiye'deki adıyla Prima) ürün müdürlüğü yaptım. Sonrasında ‘Pazarlamada mı kalayım teknoloji tarafına mı gideyim?’ diye düşündüğüm bir dönemdi. 2007-2008 yıllarıydı ve dijital pazarlama daha yeni yeni duyuluyordu. P&G beni Türkiye’de dijital pazarlama tarafına çağırıyordu. Şu an Mavi Jeans CEO’su olan Cüneyt Yavuz o zamanlar satış direktörüydü Polonya'da. Ona fikrini sordum ve ‘"Ben teknoloji konularına senin kadar yakın değilim ama dijital pazarlama ve e-ticaret konuları yakın zamanda tüm dünyada çok büyüyecek, bu senin için güzel bir fırsat bence' dedi. Ben böylece dijital pazarlama serüvenine geçmiş oldum.


Dijitali bırakmak istemedim

Gokhan Salmanoglu: Herkes ABD’ye gitmemi beklerken ben Türkiye’ye döndüm.
Herkes ABD’ye gitmemi beklerken ben Türkiye’ye döndüm.

Bu da kariyerinizde bir başka dönüm noktası sayılabilir herhalde değil mi? 

Evet, yurt dışından sonraki ikinci milat sayılabilir. Büyüyen bir koridor ve P&G gibi pazarlama devi bir firmanın büyük çığır açtığı bir alanda ilklerden biriydim. Hem pazarlamadaki öğrenimlerim hem teknoloji altyapım hepsi bir araya geldi. O dönemde Polonya’ya da alışmıştım. O hızlı koridorda genç yaşta yükselme şansım oldu. O tür pozisyonlarda normalde direkt diyaloğunuzun olmayacağı üst seviyedeki yöneticilerle de çalışıyorsunuz ve onların stratejik önceliklerini anlamanız gerekiyor. Bunları genç yaşta tecrübe etmek çok güzeldi benim için. Ortadoğu-Afrika Türkiye, Doğu Avrupa dijital pazarlama lideriydim ve sonrasında o rolle de Türkiye’ye döndüm. Aslında akıntıya karşı yüzmek gibi bir şeydi bu. Şirket ‘Sen niye Türkiye’ye dönüyorsun? Senin normal şartlarda Cenevre’ye, Amerika'ya gitmen lazım. Türkiye'de bizim küçük bir organizasyonumuz var’ dese de ‘Yurt dışı bana şimdilik yeter’ dedim. Dijital pazarlama liderlik sorumluluğunun üstüne bir de global mobil inovasyon rolü eklendi. 


Pfizer’e ne zaman geçtiniz? 

2011 sonu P&G’de daha geleneksel rollere geçmem istendi ama dijtaldeki büyümenin, inovasyonun ve öğrenim fırsatlarının heyecanıyla ben orayı bırakmak istemedim. Bir gün Pfizer’dan bir telefon aldım. Pfizer o dönem Türkiye'deki ilaç fiyatları politikası değişikliği sonucu tıbbi tanıtım mümessillerinin çok ciddi bir çoğunluğuyla yollarını ayırmak zorunda kalmıştı ve dijital dönüşümü bir kurtarıcı olarak görüyordu. Ben 2011’de dijital pazarlama ve iş dönüşüm departmanını kurmak üzere Pfizer’a girdim.

 Orada gelişen pazarlar içinde büyük bir başarı yakaladık ve yaptığımız projeler Pfizer’de küresel ölçekte büyük ses getirdi. Türkiye bölgesel bir hub olarak seçildi ve o hub’ın içinde de multichannel marketing denen bir departman kuruldu. Dijital pazarlamadan sorumlu en genç direktörlerden biri olarak terfi ettim. 


Peki Almanya’ya taşınma kararını nasıl aldınız?

Pfizer’de bu başarı hikayeleri artmaya devam etti. 2015-2016 gibi ben yine bir dönüm noktasına geldim. Artık P&G’deki kadar inovatif ve iş sonuçlarına direkt ve büyük etkisi olan şeyleri yapamadığımı fark ettim. Çünkü ilaç sektörünün dinamikleri belli ve regülasyonlardan dolayı ticari inovasyonda ve dijital pazarlamada oyun alanımız kısıtlı idi. Ben ya Pfizer’den ayrılıp dijitali merkezine alan bir kariyer icin başka bir kulvarda devam edecektim ya  da Pfizer'de kalıp daha farklı fonksiyonel alanlarda öğrenimime devam edecektim. O dönemde eşimle çocuk yapma niyetimiz var. Pfizer’i çok seviyordum. Kültür çok uyumlu ve global ölçekte bir sürü iş fırsatı var. Orada kalmaya karar verdim ama şirketin daha temel ticari fonksiyonlarını da öğrenebileceğim rollere doğru adımlar atmaya başladım. 2016’da dijitalin bağlı bulunduğu ticari operasyonlar diye küresel bir departman vardı. Bunun başında da Belçikalı Avrasya başkanı vardı ve kendisine genç, dinamik bir yardımcı arıyordu ve ben bu göreve seçildim. Patronumla yaklaşık 2 yıl güzel yüksek tempoda ve güçlü güven ilişkisine dayalı bir dönem sonrasında, Almanya Ticari operasyonların başındaki kişi rahatsızlandı. Almanya'nın başına birinin önderlik etmesi gerekiyordu. 2018 Ocak’ta ben ilk uçak biletimi aldım ve Almanya’daki ekibe önderlik etmeye başladım. Almanya bizim Avrupa’daki en büyük pazarımız. Yaklaşık 3 milyar dolar ciro yapıyor ve benim yönetimine geçtiğim Ticari Operasyonlar bölümü bir nevi şirketin beyin ve kontrol fonksiyonu aslında. Benim için o çok enteresan bir süreçti. Kendi liderliğimin farkına varıp bazı hatalardan ders çıkardığım bir dönemden geçtim. İki yıl Türkiye-Almanya arası gidiş gelişli bir dönemden ailecek tam zamanlı Almanya'ya adım atmış olduk ve o zamandan bu yana 6,5 yıldır Almanya’dayız. Burası artık evimiz oldu diyebilirim. 


Uyum sağlamak için bir yılda Lehçe öğrendim


Başka bir ülkeye uyum sağlama süreci mesela Polonya, Almanya’dan daha zor olmuştur diye tahmin ediyorum. 

Polonya’ya gittiğimde yurt dışına aşina değildim. İlk tecrübeler daha zor ama daha öğretici oluyor. Kültürel farkındalık ve iş yapma biçimlerini anlamak önemli. Kişiliğinizi değiştirmiyorsunuz tabii ama gittiğiniz yerin normlarını ve kültürünü anlayıp o norm ve şartlara göre liderlik stilinizi esnek bir biçimde değiştirmek önemli.



Nasıl bir gelecek planı var aklınızda?

Kariyerimde ortalama iki yılda bir yeni bir görev almaya çalıştım. Benim için yeni deneyimler ve öğrenmeye devam etmek çok kıymetli. Bunların ekseninde baktığım zaman yeni pazarlar, dijital dönüşüm ve analitik tarafındaki gelişmeler, dijital sağlık sektörü teknolojileri ve inovasyon odağımda kalmaya devam edecek. Diğer taraftan da genel yönetim sorumluluğu anlamında da büyük organizasyonlara liderlik etmeye devam etmek istiyorum. Liderlik tarafında eşitlik, çeşitlilik, kadın liderlerin daha fazla desteklenmesi konusunda şirket içi ve dışında sosyal sorumluluklar projeleri ve kendi çapımda bazı start up’lara yatırım ve mentorluk yapıyorum. Yeni nesil liderler gelişmesi için bazı öğrenci organizasyonlarıyla görüşmelerim oluyor, onlara destek vermeye çalışıyorum.

EU Digital health summit keynote speaker Gokhan salmanoglu

Pazarlama çok daha coşkulu hale gelecek

Yapay zekanın özellikle ilaç ve sağlık sektörünü çok ciddi yönde etkileyeceği konuşuluyor. 

Yapay zeka, neredeyse tüm sektörlerde olduğu gibi ilaç sektöründe de AR-GE'den üretime, lojistikten satış ve pazarlamaya kadar birçok alanın gelişimini derinden etkiliyor. Özellikle yeni ilaç keşfi ve klinik araştırmaların hızlandırılmasında büyük faydalar sağlıyor. Yapay zeka, büyük veri setlerini analiz ederek potansiyel ilaç adaylarını daha hızlı belirleyebiliyor ve klinik denemelerin başarı oranını artırıyor. Benim odaklandığım alan ise pazarlama ve ticari dönüşüm. Yapay zeka bu alanlarda da önemli değişiklikler yapıyor. Pazarlama stratejileri veri odaklı hale geliyor ve kişiselleştirilmiş kampanyalarla hedef kitlelere daha etkili şekilde ulaşılıyor. İçerik üretiminde yapay zeka destekli otomasyon, daha hızlı ve uyumlu içerikler oluşturmayı mümkün kılıyor, bu da ticari dönüşümü hızlandırıyor. Yakın dönemde, global bir içerik tedarik zinciri dönüşüm projesinin bir kısmına liderlik ettim. Amaç, ajans, pazarlama ve medikal birimleri arasındaki içerik süreçlerini yapay zeka ile hızlandırararak hem operasyonel verimliligi artırmak hem de daha yüksek hızda daha fazla içerik yaratabilmek. Bu sayede, operasyonel verimliliğimizi artırırken içerik üretme ve uygulama hızımızı da artırarak, paydaşlarımıza daha fazla kişiselleştirilmiş içerik sunup onlara daha fazla fayda sağlayabilmek. Bu etkileşim sayesinde onların tercihlerini daha da iyi anlamayı hedefliyoruz. Bu tabii bir döngüsel süreç olduğu için, artan veri seti ile biz paydaşlarlarımızı daha iyi anlamaya başlarken onlarla olan iletişimimizin gücü de artıyor ve bir yandan da biz daha verimli hale geliyoruz. Dolayısıyla aslında pazarlama bir nevi teknoloji ve yapay zekanın yardımıyla daha da coşkulu bir hale geliyor ve bu da bana büyük heyecan veriyor.



Gökhan Salmanoğlu, koronavirüs salgını döneminde Almanya ofisinde.
Gökhan Salmanoğlu, koronavirüs salgını döneminde Almanya ofisinde.

Pandemideki prensiplerimi devam ettiriyorum


Pandemi döneminde Almanya’daydınız. Sizin için nasıl bir süreçti?

Pandemide Almanya'da ilk vakalar çıktığında, henüz Türkiye’de hiç vaka çıkmadığı ve uzaktan çalışabilme esnekliği sunulduğu için Türkiye'ye geldik. Ama sonra Türkiye'de de pandemi hızlı bir şekilde yayıldı bildiğiniz üzere ve biz de buraya tekrar döndük. Aslında sürecin çoğunu burada geçirmiş olduk. Umarım bir daha yaşamayız o günleri. Benim için çok öğretici bir dönem oldu. Hem kişisel hem de profesyonel anlamda. Yakınlarımızı kaybettiğimiz stresli, üzüntülü günlerde iki çocukla evde kalmak zorlayıcıydı tabii. Belli bir zaman sonra aslında yavaş yavaş onun da iyi taraflarını görmeye başladım. Çekirdek ailenin kenetlenmesi, çocuklarla daha yakın zaman geçirebilme, zamanı doğru yönetme gibi kazanımları oldu. Ben o dönem koyduğum belli prensipleri hala taşıyorum. Mesela her öğlen mutlaka yürüyüşe giderim. Hatta birçok birebir toplantımı eğer sanalsa o yürüyüş sırasında yapıyorum. Aileme daha fazla zaman ayırmaya çalışıyorum.


Peki iş anlamında nasıl bir stres yaşadınız o dönemde? Pfizer o dönemde en çok konuşulan şirketlerden biriydi?

Toplumsal ve küresel anlamda çok büyük bir sorumluluğumuz olduğunun farkındaydık. O dönem tabii daha aşı yok ama Pfizer’in bir şeyler üzerinde çalıştığını biz de biliyoruz. Işık hızında işte light speed denen bir projeydi. Sonunda da aşı geliştirme süreci tamamlandı. Pfizer ve BionTech'in yaptığı global anlaşma kapsamında, Pfizer, Türkiye ve Almanya'daki aşı sürecine doğrudan dahil olmadı. Ben Almanya’nın ticari operasyonlarının başındaydım. Dolayısıyla biz o kısma hiç dahil olmadık. Pandemi başladıktan hemen sonra tüm saha ziyaretlerimizi hemen durdurduk. Tüm satış ve pazarlama bölümündeki arkadaşlarımıza, ilk aşamada hekimlerimize proaktif olarak iletişim faaliyetlerinde bulunmamalarını söyledik. Çünkü hekimlerin çok daha önemli bir vazifeleri vardı.Bu süreçte ekibimizdeki tüm çalışanlara online eğitim imkanları sunduk ve pandemi sürecinde kendilerini geliştirebilecekleri olanaklar sağladık.

 

Gökhan Salmanoğlu'nu LinkedIn hesabı üzerinden takip edebilirsiniz: https://de.linkedin.com/in/gokhansalmanoglu



bottom of page