İrep Çakır, 30 yıla dayanan deneyimiyle bir gazeteci, savaş muhabiri, belgesel ve televizyon programları yapımcısı. Üç çocuğu ve köpeğiyle Kanada’da yaşayan Çakır kurucusu olduğu, Turkish Voice Of Canada ile tüm zorluklarına rağmen YouTube ve sosyal medya üzerinden bağımsız yayıncılık yapmaya devam ediyor.
Türkiye’de gazetecilik yapmanın zorluğunu bilen herkes, ülke sınırları aşıldığında bu mesleğin daha kolay yapılabilir olduğu yanılgısına kapılıyor. Halbuki durum hiç de öyle değil. Bir kez ülke sınırlarından dışarı çıktınız mı gazetecilik gibi zor bir sıfatın yanına bir de göçmenlik ekliyorsunuz.
Gazeteci İrep Çakır, bu çıkarımın en güzel örneklerinden biri. Göçmen bir gazeteci olan Çakır, bu zorlu iki sıfatın yanında bir de yalnız başına büyüttüğü üç çocuğuyla anneliği ekliyor ve tüm bu sıfatları birer madalya gibi göğsünde taşıyor. 2020 yılından beri bağımsız olarak Turkish Voice of Canada/Kanada’nın Türkçe Sesi kanalında gazeteciliğe devam eden Çakır, Kanada’da yaşayan Türklerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış Türkçe konuşan göçmenlerin sesi oluyor.
İrep bize Kanada yolculuğunun nasıl başladığını ve nasıl sürdüğünü anlatır mısın? Seni Kanada'ya götüren şey neydi? Bugün seni Kanada'da tutan şey ne?
Eşim Ersin ile Türkiye’de yaşamlarımızdan, mesleklerimizi icra etme şartlarından çok yorulmuş, maddi ve manevi olarak yıpranmıştık. Yeni bir başlangıç istedik. Ben hep kendimi bir ‘dünya vatandaşı’ olarak gördüm, aidiyetten daha ağır basan duygular ve heyecanlar yönlendirdi yaşamımı. Ailemizi başka bir coğrafyaya taşıma fikri de böyle geldi. Kanada’nın o zamanlar açık olan bir göçmenlik programına kendi portföyümle başvurdum ve hızla kalıcı oturum sahibi olarak Kanada’da bulduk kendimizi. Üç çocuk, altı valiz ve sonradan gelecek dört orta boy koli ile göç ettik. Türkiye’de malımız mülkümüz, birikimimiz yoktu zaten. İnsanların “Alıştınız mı Kanada’ya” sorusuna, “Ben havaalanına indiğimde alışmıştım zaten, Kanada bana alışsın diye bekliyorum” diyordum çok içten ve dürüstçe. Sosyal ve kültürel anlamda Kanada’da hayatın içine girmek çok kolay oldu. Burası kendimi evimde hissettiğim, mantığını ve yaşam perspektifini gayet iyi çizebildiğim, bu çerçevenin içinde huzurla yerleştiğim bir yer. Seni tutan ne diye soruyorsun ya, Kanada beni kendinde tutuyor aslında. Ancak göçmenlik sürecimizin başında “iş” başlı başına bir sorundu. Alanında donanımlı ve tecrübeli birçok kişi için hatta benim için bile, bu hala bir sorun. Sonuçta Kanada; ‘Kalp krizi geçireceğiniz en iyi yer bir Uber’dir, şoför büyük ihtimalle doktor çıkar’ cümlesinin şaka değil, gerçeğin ta kendisi olduğu bir ülke. Bunu espriyle basite indirgemek istemiyorum. Çok katmanlı analizlerimi zaten Turkish Voice of Canada haber kanalımda yapıyorum.
Kanalımı oya gibi işliyorum
Peki Turkish Voice of Canada fikri nasıl ortaya çıktı? Nasıl kurdun, nasıl büyüttün? Seni en çok ne zorluyor?
Turkish Voice of Canada, gerçekten nevi şahsına münhasır bir kanal. Türkiye göçmeni kadınların Kanada’daki girişimcilik hikayelerini anlatalım diyerek 2020 yılının ocak ayında yola çıktık bir arkadaşımla. Kısa sürede fark ettim ki gazetecilik ve yayıncılık tecrübem ve becerilerimle anlatabileceklerim çok daha fazlaydı. Türkçe’nin birleştirdiği özel ve güçlü bir bağın eksikliğini görmemek mümkün değildi. Kanada’nın “Türkçe bir sesi” olmalıydı. Turkish Voice of Canada’da Kanadalı, Türk, Kürt, Alevi, Musevi, Ermeni…tüm kimliklerden bağımsız ve kapsayıcı; insan, yaşam, ekonomik ve sosyal haklar, adalet, özgürlük, eşitlik ve dayanışma adına etkili yayınlarımla tek başına büyük bir emek ve mücadele veriyorum. “Toplum yayıncılığı” diyorum buna. Toplumu sarsan olaylar, adalet arayışları, dolandırıcılar hep radarımda. Elbette insan, başarı ve çaresizlik öyküleri de… Kanada’nın göçmenlik politikaları ve uygulamalarındaki tüm gelişmeleri en hızlı ve net habercilikle aktarıyorum. Devlet yetkilileri ve hükümet temsilcileriyle röportajlarım gündeme oturuyor. Yalnız Kanada’dan değil, ABD, Avrupa, Türkî Cumhuriyetler ve hatta Avustralya’dan izleyen göçmenler için bilgi kaynağı oldu yayınlarım. 32 bin YouTube abonesi ve 60 bini aşan sosyal medya takipçileriyle oya gibi işliyorum Turkish Voice of Canada’yı.
Göçmenleri güç birliği güçlendiriyor!
Bağımsız ve bireysel bir gazetecilik deneyimi sürdürüyorsun? Bu noktada hem maddi hem manevi sürdürülebilirliği neye borçlusun?
Bağımsız yayıncılığın doğası, izleyicilerin, toplumun maddi desteğiyle ayakta kalmanı mümkün kılıyor yalnızca. Ben de reklamverenler ve sponsorlarla kanalı besliyorum. Aslında ailemi, ne yazık ki tek ebeveyn olarak üç çocuğumu bu kanalın geliri ile besliyorum. Türkiye’de eski televizyon habercilerinin çok iyi tanıdığı eşim Ersin Çakır’ı beş yıl önce ani bir şekilde kaybettim. Daha göçmenliğimizin üçüncü yılı bile dolmamıştı. Kanada’da şarap uzmanı olma hayallerimi bir kenara koyup, omuzumda üç çocuğun sorumluluğu ile mesleki köklerime bu yüzden döndüm. Turkish Voice of Canada’yı yalnızca ailemin geçim kaynağı olarak görmek değil, hedefim tam teşekküllü bir haber kanalı haline getirmek. Bunu yapabilecek bilgiye, donanıma, tecrübeye, heyecana ve enerjiye sahibim. Ama para gerekiyor. İşte bu noktada tıkanıyorum. Türkiye’de bağımsız yayıncıların değerini anlıyor ve destekliyor toplum. Kanada’daki toplum bunu göremiyor, görse de o desteği vermiyor bir türlü. Beni, arkasında koskoca haber merkezi ile çalışan, maaşı tıkır tıkır yatan biri olarak görüyorlar. Oysa tekim. Kanada’daki Türkiye göçmenlerinin sosyo-ekonomik sınıfları ve ayrışmaları işimi zorlaştırıyor. Yayınlarım daha yerleşik kişiler için ek bir ses, bir tartışma aracı, kimileri içinse yaşamsal bir ihtiyaç. Ancak yayınlarıma ihtiyacı olanların, beni destekleyecek maddi durumu yok. Bu yayınları toplumun gücü olarak görebilecek şirket sahipleri, iş insanları, beyaz yakalılarda ise “Eh, bana ne diğerlerinden, hayatım yolunda, bana mı düştü para vermek” duygusunu seziyorum. Oysa göçmenleri güç birliği güçlendiriyor! Kanada’da bunu görmezden gelmelerine hem şaşırıyor hem üzülüyorum. İşte bu ikilemde sıkışıp çok zorlanıyorum maddi anlamda.
Otosansür Kanada’daki en büyük tehlike
Gazetecilik dünyanın en zorlu mesleklerden biri. Kanada’da nasıl? Türkiye ile kıyaslıyor musun?
Kanada’nın gazetecilik anlamında çok sorunlu bir ülke olduğunu söylesem şaşırır mısın? Türkiye’de sansürün, medya ile hükümetin ve iş dünyasının ilişkilerinin getirdiği kısıtlama, yasak ve çıkar ilişkilerinin haberciliği getirdiği noktayı görüyoruz. Kanada’da ise en az bunun kadar tehlikeli bir durum var; otosansür! Gazeteciliğin etik kodları uygulanıyor ancak siyasi partilerle hem federal hem yerel hükümetlerle ve büyük endüstrilerin lobileriyle perde arkasına saklanan ilişkiler, haberin ortaya çıkmasını ve yayılmasını son derece zorlaştırıyor. Bunu her ne kadar yasalara ya da özel hayatın korunması gibi gerekçelere dayanarak yapsalar da gayet net “hepsi bahane” diyebilirim. Sağlık, güvenlik ve adalet sisteminde kilitlenmiş sorunlar, atalet ve büyük bir çözümsüzlük var. Kanada’daki bürokrasi, Demir Perde ülkelerini aratmayan bir atıl yapı! İşini hakkıyla yapabilen çok az gazeteci var. Onlar da bağımsız çevrimiçi platformları seçiyorlar. Kanada Hükümeti geçen yıl çevrimiçi ve sosyal medya üzerinden yayınlanan haber içerikleri için Google ve Meta’dan para istedi. Meta anlaşmayı reddetti. Yani Instagram ve Facebook üzerinde haber içeriğini paylaşamıyor haber merkezleri. Turkish Voice of Canada’nın Instagram ve Facebook hesapları böyle sansürlendi. Ben de yenilerini açtım. Google ise masaya oturdu. Hükümetin onayını alan haber merkezlerine para vermeyi kabul etti.
Peki Turkish Voice of Canada pay alamıyor mu Google’dan?
Ben, yanımda tam zamanlı iki gazeteci çalıştırmadığım için Kültür Bakanlığı’nın (Heritage Canada) Google’dan pay vereceği listeye giremiyorum. Bakanlıkla çatır çatır tartışıyorum. Turkish Voice of Canada onlar için de bir örnek oldu, bu alanda düzenleme yapmaları gerektiğini anladılar. “Unique” olduğumu söylüyor, tanıyor ve takdir ediyorlar. Ama takdir karın doyurmuyor. Ben de genç gazeteciler çalışsın bu kanalda, editörüm, yönetmenim, montajcım olsun istiyorum. Global Turkish Society sesimi duyar mı sence Nida?
Hepimiz kendi yaşamlarımızın sığınmacısıyız
Göçmen, bekar bir anne ve gazeteci sıfatlarını bir arada taşımak sana ne hissettiriyor?
Üç çocuk annesi bir dulum. İnsanlar için konuşması zor bir başlık “dulluk”. Bunun Kuzey Amerika kültüründeki tanımını, Türkiye ile kıyaslamasını sevgili Şengül Hablemitoğlu’nun Yas Notları adlı podcast’inde yaptım. İlgilenenlerin mutlaka dinlemesini isterim. Göçmenlik dersen; hepimizin kendi yaşamlarımızın sığınmacısıyız bence. Bir huzur, bir mutluluk peşinde göçüyoruz kendi ruhumuzda, duygularımızla. Ben Türkiye’nin toplumsal kalıpları dışında kendimi istediğim gibi ve istediğim kadar tanımlayabilme özgürlüğüne sahip olduğum yerde yaşıyorum şu anda. Ama göçüm bitmedi… Gazeteciliğim de. Bağımsız ve özgün yayıncılık adına tüm deneyimimi, kişisel ve mesleki birikimimi adadığım Turkish Voice of Canada gözbebeğim benim, dünyaya bakışımın ve insana verdiğim değerin yansıması. Bu yansımayı Turkish Global Society ile paylaşmak çok değerli benim için. Teşekkür ederim, Türkçe haberlerin gücü adına!
İrep Çakır ve haberlerini takip etmek isterseniz, aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Web sitesi: https://turkishvoiceofcanada.ca/
Destek için: https://www.turkishvoiceofcanada.ca/destek/
Sosyal medya: