Zorbalık ve çevrimiçi güvenlik araştırmalarıyla dünya çapında ün salan Dublin City Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Sinan Aşçı siber zorbalık ve kendine zarar verme davranışlarını tespit edebilecek bir ebeveyn kontrol teknolojisi projesi üzerine çalışıyor. Aşçı’ya göre önce ebeveynler ‘internet görgü kuralları’na uymalı
Okulda, gündelik yaşamda, iş hayatında sıklıkla karşımıza çıkan bir terim var artık: Zorbalık. Sadece çocuk ve gençlerin yaşadığı bir problem olarak görülse de iş hayatında ve sosyal yaşamda yetişkinlerin de maruz kaldığı bir şiddet türü olan zorbalık, son yıllarda internet ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla yeni bir boyut kazandı ve 'siber zorbalık' olarak dijital ortamlara taşındı. Öyle ki, dünya genelinde sonu intihara varan psikolojik sorunlara neden olan siber zorbalık artık ciddi bir toplumsal sorun olarak görülüyor. Hal böyle olunca da siber zorbalığı önlemek ve bilinçlendirme sağlamak amacıyla uluslararası alanda pek çok uzman farklı çalışmalara imza atıyor.
İrlanda'daki Dublin Şehir Üniversitesi (Dublin City University) bünyesinde bulunan Zorbalıkla Mücadele Merkezi de (Anti-bullying Centre) bu alanda çalışmalara imza atan merkezlerden biri. Zorbalık ve çevrimiçi güvenlik konusundaki araştırmalarıyla dünya çapında ün salan bu merkezde bir de Türk uzman görev yapıyor. Doktora sonrası araştırmacı olarak görev alan Dr. Sinan Aşçı, şimdilerde siber zorbalık ve kendine zarar verme davranışlarının tespit edilmesine yardımcı olacak bir ebeveyn kontrol teknolojisi geliştiren bir yazılım projesi üzerine çalışıyor.
Bir uzman gözüyle zorbalığı nasıl tanımlarsınız?
Zorbalık, bir bireyin veya grubun başka bir bireye veya gruba karşı tekrarlayan fiziksel, sözel veya psikolojik saldırgan davranışlarda bulunması olarak tanımlanır. Geleneksel akran zorbalığı, 1990’ların başında kendini savunamayacak kadar zayıf, güçsüz ya da psikolojik olarak savunmasız bir kurbana yönelik tekrarlayan fiziksel, sözel, psikolojik ataklar veya tehditler şeklinde tanımlanıyor. Günümüzdeki çalışmaları da bu tanımı baz alarak yapıyoruz.
Sosyal hayatta da var
Siber zorbalığı da zorbalık çatısı altında değerlendirebilir miyiz?
Siber zorbalık kavramını ilk duyduğumuzda, genellikle bunun sadece çocukların veya gençlerin yaşadığı bir sorun olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu teknoloji tabanlı fiziksel ve duygusal suistimal, son yıllarda yalnızca çocuklar ya da gençlerle sınırlı olmayan daha geniş bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki iş yerlerinde, kapalı toplantılarda ve hatta günlük sosyal etkileşimlerde bile rastlamak mümkün.
Dijital dünyada hangi paylaşımları siber zorbalık olarak sayabiliriz?
Utandıran veya suçlayan tweet’ler, telefonla çekilen videolar ve sosyal medyada paylaşılan içerikler bu tür zorbalığın yaygın örnekleri arasında yer alıyor. Sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları, e-postalar ve çevrimiçi oyunlar gibi araçlarla yapılan tehditler, hakaretler, aşağılamalar veya manipülasyonlar bağlamı içerisinde değerlendirilerek siber zorbalık olarak tanımlanabilir. Zorbalık, hangi biçimde olursa olsun, mağdurlar üzerinde derin duygusal ve psikolojik etkiler bırakabilir ve bu nedenle ciddiyetle ele alınması gerekir.
O halde sosyal medya platformlarında bir kişinin fotoğrafının altına olumsuz yorum yapmak zorbalık mıdır?
Eğer bu yorum tekrarlayıcı, aşağılayıcı veya zarar verme niyeti taşıyorsa siber zorbalık olarak değerlendirilebilir. Siber zorbalığın farklı türleri var. Örneğin, kısa süreli ve saldırgan, hakaret içeren tartışmalar, sürekli olarak incitici mesajların, gönderilmesi, bir bireyin itibarını zedelemek amacıyla hakkında yanlış bilgi veya söylentiler yayma, sosyal medyada başkasının kimliğine bürünme, kişinin özel bilgilerini ya da sırlarını izinsiz olarak yayma, bu bilgilerin elde edilmesi için düzenbazlık yoluyla samimi bir ilişki kurulması, çevrimiçi grupların dışında bırakma, kişiye zarar vermek amacıyla kimliğini gizleyerek sürekli olarak ısrarlı siber takip sıkça görülen siber zorbalık örnekleri. Siber zorbalık, mağdurun kendini savunmasının zor olduğu ve geniş bir kitleye yayılarak daha yıkıcı bir etki yaratabileceği için, fiziksel zorbalıktan daha zorlayıcı olabilir. Bu yüzden her tür siber zorbalık vakası ciddiyetle ele alınmalı.
Siber zorbaların sosyal becerileri zayıf
Çoğunlukla siber zorbalık yapan kişiler kimdir?
Genellikle empati eksikliği yaşayan, sosyal becerileri zayıf ve başkalarının duygularını anlamakta zorlanan bireyler olduğu araştırmalarla ortaya koyulmuştur. Bu kişiler, kendi hayatlarında yaşadıkları problemleri başkalarına yansıtarak kendilerini daha güçlü hissetmeye çalışabilir. Sosyolojik açıdan bakıldığında, zorbalık yapan kişilerin genellikle toplumsal baskılar, aile içi problemler veya sosyal çevrelerinin etkisi altında kaldıkları görülüyor. Psikolojik açıdan zorbalık yapan kişilerde genellikle düşük özsaygı, kontrolsüz öfke ve anksiyete gibi problemler üzerine odaklanan araştırmalarla karşılaşıyoruz. Ayrıca bazı kişiler zorbalığı bir güç ve kontrol aracı olarak kullanabilir. Bu kişilerin çoğu zaman başkalarına zarar vererek kendi duygusal problemlerini veya yetersizlik hislerini telafi etmeye çalıştıkları gözlemlenir.
Gençleri dikkatle takip edin
Zorbalık nedeniyle intihar eden gençler var. Ailesine bunu söylemekten çekinen gençleri anlamanın yolu var mıdır?
Zorbalığa uğrayan gençler genellikle sosyal aktivitelerden uzaklaşabilir, okul performanslarında düşüş yaşayabilir veya ani ruh hali değişimleri gösterebilirler. Tabii, her değişim ve dönüşüm sürecinin sancısını olabilir, bunu ayırt edebilmek için dikkatle takip edilmeliler. Bu tür sinyalleri fark eden ebeveynler ve öğretmenler, çocuklarla açık bir iletişim kurarak onları anlamalı. Gençlerin zorbalıkla ilgili kaygılarını ifade etmeleri için güvenli bir alan yaratmak onların yaşadıkları durumu paylaşmalarını kolaylaştırabilir. Zorbalığa maruz kalan gençler genellikle yalnızlık, utanç ve korku gibi duygularla başa çıkmaya çalışır. Bu duygularla baş edebilmek için gençlere güvenli bir ortam sunulmalı. Bu durumda, ebeveynler ve öğretmenler gençlerin bu tür duygularını ifade etmeleri için onları cesaretlendirmeli ve destekleyici bir yaklaşım sergilemeli.
Ebeveynler iyi bir dijital vatandaş olmalı
Çocukları ve gençleri siber zorbalıktan korumak için ebeveynlere neler önerirsiniz?
Bu süreçte, aile içinde internet kullanımıyla ilgili net kurallar belirlemek, çocuklarla birlikte güvenli internet kullanımı üzerine konuşmak ve onlara bu konuda rol model olmak büyük önem taşıyor. Yani kurallara önce ebeveynler uymalı. Ebeveynlerin internet görgü kurallarına uygun davranışlar sergilemesi, çocuklarına iyi bir dijital vatandaş olma konusunda örnek teşkil eder. Bu şekilde, çocukların dijital ortamda oluşturdukları ayak izlerinin yalnızca anlık değil, gelecekteki yaşamlarını da etkilediği bilinciyle hareket etmeleri sağlanabilir. Öte yandan çocuklarıyla açık ve güvene dayalı bir iletişim kurmalılar. Zorbalıkla mücadele, sadece mağdurları korumakla kalmaz, aynı zamanda daha sağlıklı ve güvenli bir dijital toplum yaratılmasına da katkıda bulunur. Bu nedenle, herkesin bu mücadelede aktif bir rol oynaması ve birbirimize destek olmamız çok önemlidir.
Yazılım, risk altındaki çocukların zarar görmesini engelliyor
Dublin Üniversitesi bünyesindeki 'Anti Bullying Centre'da görev alıyorsunuz. Bu merkezde nasıl çalışmalara imza atıyorsunuz?
Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünde aldığım eğitimin ardından Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde yüksek lisans yaptım. Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Programı’nda başladığım doktora sürecinde medya ve iletişim çalışmalarının yanı sıra toplumsal cinsiyet, gençler ve dezavantajlı gruplar üzerine odaklandım. İlgi alanım zamanla gençler arasındaki zorbalık ile siber zorbalık davranışlarına yönelik çalışmalara dönüştü. Bu alanda uluslararası alanda farklı çalışmalara ve araştırmalara imza attım. Şu an Dublin City University Anti-Bullying Centre’da çalışmaya başlamam, zorbalık ve siber zorbalıkla mücadeleye daha yoğun bir şekilde odaklanma isteğimden doğdu.
Cilter DTIF olarak adlandırdığınız ve zorbalığa karşı koruma yazılımı olan projeniz nasıl çalışıyor?
Bu yazılım siber zorbalık, siber köleleştirme ve kendine zarar verme davranışlarını tespit ederek bu durumlar ortaya çıkmadan önce önleyici adımlar atmak için aileleri ve çocukları uyarmayı hedefliyor. Yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarıyl, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarında belirli anahtar kelimeler, cümle yapıları ve sohbet akışlarını analiz ederek potansiyel tehlikeleri tespit ediyor. Yazılım, ebeveynin çocuğunun kullanımı için satın aldığı cep telefonu içerisinde halihazırda bulunuyor. Riskli bir durum tespit edildiğinde, çocuğa gelen mesajların görüntülenmesini engelliyor ve uygun olmayan bir iletişim içerisinde olduğunu belirterek bunu ailesi veya güvendiği bir büyüğüyle paylaşması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor. Aynı anda aileye de SMS yoluyla çocuğun telefonunda bu üç davranıştan birinin tespit edildiği ve duruma uygun bir şekilde yaklaşmaları gerektiği bildiriliyor. Yazılım, kişisel verilerin korunması kanununa uygun olarak çocuğun özel hayatına dair bilgileri ifşa etmeden, sadece tehlike sinyallerini paylaşıyor. Bu şekilde yazılım, ebeveynler için bir uyarı sistemi sunarak, risk altındaki çocukların erken aşamada fark edilmesine yardımcı olacak.
Sinan Aşçı ve çalışmalarını LinkedIn hesabından takip edebilirsiniz: https://www.linkedin.com/in/sinan-asci/