Van’da başlayan hikayesi eğitim ve girişimcilik ruhuyla şekillenip bugün onu alanının en başarılı isimlerinden biri haline getirdi. Homage Hospitality Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Kaya’nın yolculuğu, salt ticari bir başarı olmaktan ziyade aynı zamanda kültürel değerleri yüceltme arayışının da bir yansıması.
Kaya’nın daha yatılı okul yıllarında kendisini ortaya koyan liderlik ruhu, turizm-otelcilik eğitimiyle şekillendi. Londra’da kurduğu Homage Hospitality ile kariyerinde zirveye ulaşan Kaya, aynı zamanda İstanbul’da açtığı Tayland restoranlarıyla gastronomi dünyasında fark yaratmayı başardı. Van’a geri dönerek başlattığı Tariria projesi ise Kaya’nın doğduğu topraklara duyduğu vefanın en somut göstergesi.
Nasıl bir çocukluk döneminiz oldu? Van'dan Londra'ya uzanan bu kariyer yolculuğunuz nasıl başladı? Sizi ilk adımı atmaya iten şey neydi?
Köklü bir ailede, sekiz kardeşin arasında büyüyen biri olarak en büyük şansım köy enstitülerinin mirasını sürdüren yatılı bir okulda, değerli öğretmenlerimden aldığım eğitim oldu. Bu güçlü temelin yanı sıra, çocukluğumdan beri içimde var olan liderlik ruhu, girişimcilik tutkumu besledi. Her zaman inisiyatif alan, yeni projeleri başlatan ve çevremi derin bir gözlemle analiz eden bir yapıya sahibim. Türkiye’de turizm otelcilik bölümünde okuyup eğitim için Kıbrıs’a gittim ve sonrasında profesyonel kariyerime adım attım. Uzun yıllar Londra’da yiyecek, içecek ve konaklama sektörlerinde üst düzey yönetici olarak çalıştım. Genç yaşıma rağmen Londra’da yöneticilik rollerinde görev almış, yiyecek ve içecek sektörünün A’dan Z’ye her alanında deneyim kazanmış biri olarak sonrasında Homage Hospitality’i kurdum.
Kay Ngee Tan ile ortak oldum
Turizm ve otelcilik eğitiminiz, özellikle de Türkiye ve Kıbrıs’taki deneyimleriniz, Londra’da kurduğunuz işin temelini nasıl şekillendirdi?
Turizm ve otelcilik eğitimi, sektörün dinamiklerini anlamamda büyük rol oynadı. Türkiye ve Kıbrıs’taki deneyimlerim, farklı kültürlerin ve misafirperverliğin birleşimini görmemi sağladı. Bu deneyimler, Londra’da kurduğum işin temelini atarken bana geniş bir perspektif kazandırdı. Misafir memnuniyeti, kaliteli hizmet ve kültürel uyum, işimin her aşamasında ön planda oldu.
Londra’da kurduğunuz şirket ve Singapurlu mimar Kay Ngee Tan ile olan ortaklığınız kariyerinizi nasıl etkiledi? Bu ortaklığın başarısının ardındaki en büyük faktörler nelerdi?
Londra’daki girişimim ve Kay Ngee Tan ile olan ortaklığım, kariyerimde önemli bir dönüm noktası oldu. Kay Ngee Tan’ın derin bilgi birikimi ve sektörel deneyimi, işimizin uluslararası alanda tanınmasını sağladı. Ortaklığımızın başarısının ardındaki en büyük faktörler, karşılıklı güven, iş birliği ve vizyoner yaklaşımdı. Bu ortaklık, güçlü bir ekip çalışmasının ve stratejik planlamanın önemini ortaya koydu.
Tayland mutfağına olan ilginiz nasıl başladı? Bu ilgi sizi İstanbul’da Tayland restoranları açmaya nasıl yönlendirdi?
Şirketimin mimari çözüm ortağı olan çok ödüllü Singapurlu mimar Kay Ngee Tan ve o dönem Tayland hükümetinin kendi mutfak kültürleri üzerine yaptığı tanıtımlar sayesinde Tayland mutfağına ilgi duymaya başladım. Güneydoğu Asya’da yaşadığım yıllar, özellikle Singapur ve Tayland’daki günlerim; Uzak Doğu kültürünü ve mutfağını yakından tanıma ve deneyimleme fırsatı sundu. O dönemde denediğim yemeklerin zenginliği ve çeşitliliği beni etkiledi. İstanbul’da Tayland restoranları açma kararı, bu deneyimin doğal bir sonucuydu. Şehirdeki gastronomik çeşitliliği artırmak ve Tayland mutfağının eşsiz lezzetlerini tanıtmak istedim. İlk olarak 2006 yılında Tayland lezzetlerini İstanbul’da misafirleriyle buluşturan Çok Çok Thai’nin kapılarını açtım.
Çok Çok Thai; Thai Select Classic Award’a sahip olup Michelin 23-24 rehberinde de yer aldı. 2016’da açılan sokak lezzetleri sunan Az Çok Thai, Thai Select Casual Award ile ödüllendirildi. 2021’de Beyoğlu’nda tarihi Amerikan Konsolosluğu binasında fine-dine restoran olarak hayatına başlayan, Tayland lezzetlerini modern dokunuşlarla yorumlayan Çok Çok Pera ise Thai Select Signature Award ödülünün sahibi oldu. Tayland Kraliyet Hükümeti tarafından sadece özüne sadık kalan Tayland yemeklerinin kaliteli ürün ve servis deneyimi ile sunulduğu restoranlara verilen “Thai Select” ödülünün halihazırda verilen 3 farklı kategorisinin hepsinden birer ödül alan dünyadaki tek marka olduk. 2021’den beri Çok Çok Pera ile aynı binada hizmet veren Ernest’s Bar da Gault&Millau 24 şapka ödülünü kazandı. Homage Hospitality çatısı altında hizmet veren diğer markalarımız arasında Homage Istanbul ve Tariria yer alıyor.
Hürmet ve özgünlük buluşunca…
Restoranlarınızın başarısının ardında yatan sır ne? İstanbul’da bu restoranların kazandığı ödülleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Restoranlarımızın başarısının ardındaki sır, grup şirketimizin isminde de altını çizdiğimiz gibi “hürmet”. Kaliteye olan bağlılığımızdan ve özgünlükten ödün vermememiz önemli bir unsur. Tayland mutfağını en gerçek haliyle sunmamız hem yerel hem de uluslararası misafirlerimizin beğenisini kazandı. Aldığımız ödülleri, bu yolculuktaki emeğimizin ve tutkumuzun bir yansıması olarak değerlendiriyorum. Bu başarı, ekibimizin özverili çalışmasının ve mükemmeliyet arayışının sonucu.
Thai Select Classic Award ve Michelin Rehberi’ne giren restoranlarınız, İstanbul’da Tayland mutfağına bakış açısını nasıl değiştirdi?
“Thai Select Classic Award ve Michelin Rehberi’ne girmemiz, Tayland mutfağının İstanbul’daki algısını olumlu yönde değiştirdi. Bu başarılar, Tayland mutfağının sadece bir sokak yemeği değil, aynı zamanda yüksek kalitede bir gastronomik deneyim sunduğunu da gösterdi.
Karanlık sularda parlayan bir fener: Tariria
Van’da başlattığınız Tariria projesini, doğduğunuz topraklara olan borcunuzu ödemenin bir yolu olarak mı görüyorsunuz? Bu projenin çıkış noktasından bahsedebilir misiniz?
Tariria, uzun yıllara dayanan bir hayal projesi. Uzun yıllar İngiltere’de yaşadım. Doğup büyüdüğüm topraklardaki bölgedeki potansiyeli gördüğümde burada yatırım yapmaya karar verdim. Mimari çözüm ortağım Kay Ngee Tan, 15 yıl önce Tariria bahçesine geldiğinde karşısında bulunan Süphan Dağı’ndan, Van’ın Urartulardan Ermenilere ve çok kültürlülüğe uzanan tarihinden, Van’ın eski yapılarından, Kadembass / Tariria bahçelerinden, Akdamar Adası’ndan çok etkilenerek doğa ve tarihle diyalog halinde olacak bir bina yapma fikrini sundu. Süphan Dağı’nın üzerindeki karlardan ilham alarak, içinde bulunduğu bahçe ve dağ ile bağını koparmamak için bir bina tasarlamaya karar verdik. Bölgeye sık sık gelerek her birinden bambaşka potansiyellerinden etkilenme neticesinde projeye başladık ve 2024 yılında düşlerimizdeki kapıyı açtık.
Tariria projesiyle bölgedeki gençlere gastronomi eğitimi verme ve Van’ı bir çekim merkezi haline getirme gibi hedefleriniz var? Bu projenin bölgeye nasıl bir etkisi olacağını öngörüyorsunuz?
Van, genç, dinamik ve her alanda harika potansiyele sahip gelişmekte olan bir şehir. Tariria, karanlık sularda parlayan bir fener gibi, turizm için, daha iyi bir gelecek ve Van'ın genç nesilleri için umut sağlıyor. Van’ın enerjisi ve gençliğiyle buluşan Homage Academy adında bir mutfak ve servis sanatları akademisiyle öğrencilere kendi yaratıcı potansiyellerini keşfetme şansı vermek istiyoruz. Sunacağımız kariyer destekleriyle mezunlarımızın sektörde güçlü bir şekilde yer almalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz.
Tariria’da kültür, sanat ve gastronomiyi bir araya getirerek Van’ı ulusal ve uluslararası bir turizm destinasyonu yapmayı hedefliyoruz. Farklı sanat disiplinleri arasında etkileşime alan açmayı istiyoruz. Yerel, ulusal ve uluslararası sanatçılara ve sergilere ev sahipliği yapan, izleyicilerine 12 aylık bir sanat ve kültür takvimi hazırlayan, gençlerin sanatla olan ilişkilerine yeni bir perspektif koyan yakın plan misyonlar edindik. İçinde bulunduğumuz bölgenin kültürel ve sanatsal çeşitliliğini görünür kılmak, yaratıcı kültür endüstrisindeki kurum ve emekçilerle iş birliği yapmak önceliğimiz olacak.
Kolay yolu hiç seçmedim
Kariyeriniz boyunca en büyük zorluklarla nerede ve nasıl karşılaştınız? Bu zorlukların üstesinden gelmenizi sağlayan faktörler nelerdi?
Kariyerimde karşılaştığım en büyük zorluklar, uluslararası arenada rekabet ve kültürel farklılıklarla ilgiliydi. Bu zorlukların üstesinden gelmemi sağlayan faktörler, esneklik, yenilikçi düşünme ve güçlü bir ekip oluşturmaktı. Zorluklar, aynı zamanda sürekli öğrenme ve gelişme fırsatları sundu. Hayatım boyunca hiçbir zaman kolay bir yolu seçmedim. Hep beni zorlayan, kendime meydan okuduğum işlerin peşine düştüm. Bu yüzden biraz inatçı olduğumu söyleyebilirim.
Londra’dan Tayland’a, oradan İstanbul’a ve Van’a uzanan bu uluslararası başarı hikayenizde, sizi motive eden en önemli unsur neydi?
İlkokul ve ortaokul yıllarımda spor müsabakalarında çok rekabetçi bir yapım vardı. Belki de bu rekabetçi ruh, beni başarıya götüren önemli bir etkendir. O dönemlerde takım oyunlarında edindiğim deneyimler, bugün iş hayatımda başarıya ulaşmamda büyük rol oynamış olabilir.
Önümüzdeki yıllarda gerçekleştirmek istediğiniz başka projeler var mı?
Multidisipliner sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak olan Tariria’da birçok farklı klasik veya modern sanat etkinlikleri, sergiler, konserler, paneller, defile, galalar, lansmanlar, sinema gösterimleri ve workshoplar gibi çeşitli etkinliklerimizin yanı sıra bu etkinliklere eşlik eden gastronomik deneyimlerimizi konuklarımızla paylaşmak için sabırsızlanıyoruz. Odağımızda kadınlar ve çocuklar var. Onların kültür ve sanat etkinliklerine en kolay yoldan ulaşmasını amaçlıyoruz! Hayatta bazen plan yapıyormuşum gibi görünsem de aslında altıncı hissimi takip ederim. Yaptığım her işte bir amacım var; topluma, insanlara hizmet etmek ve onlarla değer üretmek ve bir şeyler başarmak. Bu, beni motive eden en büyük unsurlardan biridir; fayda sağlamak.
Zorlukları da fırsat olarak görmek lazım
Gastronomiden eğitime, sanattan mimariye kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürütüyorsunuz. Bu çeşitliliği nasıl yönetiyorsunuz?
Bu çeşitliliği yönetmek, stratejik planlama ve iyi bir zaman yönetimi gerektiriyor. Elbette vizyon da… Her alanda başarılı olmanın anahtarı, güçlü bir ekip oluşturmak ve her projeye aynı tutku ve bağlılıkla yaklaşmak. Ayrıca, her projede öğrenilen dersler diğer alanlara da yansıyabiliyor. Seyahat, benim için her zaman çok önemli bir olgu oldu. Sürekli yeni yerler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak benim için çok değerli. Ayrıca, yolculuklarımda doğru insanlarla karşılaştığımı düşünüyorum ve bu nedenle kendimi çok şanslı hissediyorum. İş hayatımın dışında, arkadaş çevremden veya farklı disiplinlerden de besleniyorum. Bir şehre gitmeden önce mutlaka kendime bir rota çizerim ve o rotada olmazsa olmaz üç şey vardır: Müzeleri, sanat galerilerini ve sanat etkinliklerini takip etmek. Tabii gastronomi de çok önemli benim için. Gittiğim ülkelerde neyin, nerede yenildiğini öğrenir ve zamanımı en verimli şekilde değerlendirerek yeni tatlar keşfetmeye çalışırım.
Bu ilham verici yolculuğunuzda sizi takip eden gençlere vermek istediğiniz en önemli tavsiye nedir?
Tutkularını takip etmeleri ve her zaman öğrenmeye açık olmalarını tavsiye ederim. Zorluklar ve engeller, başarı yolunda birer fırsat olarak görülmelidir. Ayrıca, güçlü bir vizyon ve kararlı bir çalışma, hayallerinizi gerçekleştirmenizde size yardımcı olacaktır.